1997 yılında kurulmuş olan bir vakıf üniversitesidir İstanbul Kültür Üniversitesi. Özellikle de Şirinevler’deki kampüsün fiziki şartları ne yazık ki üniversite havasını taşıyamasa da ulaşım imkanının iyi olduğu bir güzergahta.
Üniversite hakkında her kafadan bir ses çıkmakta. Mezunlara baktığınızda kimisi son derece memnun, kimisi ise lise çakması diyor. Bu yüzden de ne desek bilemedik desek yeri.
En güzel artısı ise rektörü vakıf’in yılın bilim kadını ödülünü kazanması. Bu başarı illa ki eğitime de yansımış olmalı.
Üniversite Sosyal Sorumluluk Projeleriyle öğrencilere artı kazandırmayı amaçlamış ve sorumluluk bilinçlerini kuvvetlendirmeyi hedeflemektedir bu projelerle.
En iyisi, üniversitemizi orada eğitim görmüş olan Ekşi Sözlük yazarı “a darkness coming’in” kaleminden tanıyalım.
“Ben naçizane bu bataklığa düşmüş birisi olarak yorumlarımı buraya sıralıyorum, sorularınız için sözlükten mesaj atabilir, sosyal medya ağlarından bana ulaşabilirsiniz.
Okulda 40 kişilik sınıflarda 80 kişi eğitim alınıyor önce bunu söyleyeyim. Fiziksel yapı o kadar kötü ki ufacık sınıflar her sene artan öğrenci sayısına karşı koyamıyor.
İddialı şekilde söylüyorum ki, bu okulda hukuk, inşaat mühendisliği veya mimarlık haricinde bölüm okunmaz. Bu konuda ciddiyim yalnızca bu üç bölümde okursanız tatmin olursunuz gerisi hüsran. Bunu saydığım bu bölümlerin akademik kadrosuna bakarak bile anlayabilirsiniz.
Pişmanlık – bu okulda sosyal bilimler ve eğitim bilimleri okumak. sosyal alandaki tüm bölümler(psikoloji, matematik, ingiliz dili veyahut eğitim fakültesinden pdr, ingilizce öğretmenliği falan) çok büyük pişmanlıktır. iyi akademisyen sayısı az, öğrenciye ilgi sevgi yok, verilen eğitim kitap okuma dersleri yada slayt gösterme dersleri harici pek bir şey bulamazsınız.
Bir bölüm düşünün ki derslerin hepsi slayttan gösterme yada kitaptan okuma şeklinde olsun, direkt bilgi akışı olan koskaca bölümde beş (rakamla 5) ders olmasın. sonra bu bölümden mezun olan kişiler sosyal bilimci olsun, araştırmacı olsun ne bileyim psikolog olsun. sonra bi’ de bu kötülediğimiz bölümlerin hocalarının yanına burunlarının kalkıklığından varılamasın.
iibf fakültesi genel olarak idare eder üstü hocalardan oluşsa da öğrenci kitlesi dersleri çekilmez kılıyor. 50-60 kişilik sınıflardan 10 kişi falan derse gelir, hocaların motivasyonu düşer ve dolayısıyla eğitim kalitesi düşer.
Yoksa örneğin işletme fakültesinin hocalarına bakınız internetten, tatmin edici isimler bulabilirsiniz.
Ben şimdi yukarıdaki yoruma istinaden sosyal yaşantısından da bahsedeyim. Okul zaten Yenibosna mevkiisinde çevresinde en yakın takılabilecek yerler Bakırköyde onun haricinde gidilebilecek taksim, kadıköy, beşiktaş gibi yerler 1-1,5 saat arası mesafede, okulda bahar şenliği bile olmadı bu sene. mezuniyetini de kendi oditoryumunda yaptı, bahsettiğim oditoryumda yıl içerisinde (yüksek ücretli) caz konserleri, fazıl say konseri falan oluyor bu da zaten okulun yaptığı en azından okul içerisinde olan sosyal faaliyet.
Onun haricinde okulda sosyal bir faaliyet yok. okulun en aktif kulübü gezi kulübü o da zaten her okulda var klasik aynı şeyleri yapıyorlar. onun haricinde aktif bir sosyal kulüp yok denilebilir.
Açıkcası bu okulda öğrenci olmak çok kötü bir duygu, okula 1 lira para veriyor olsam kafama sıkardım. Ama bu yazdıklarıma bakıp daha kötü olan vakıf üniversitelerini de yazmayın. para verecekseniz gidin bilgi’de, koç’ta, en kötü Bahçe şehir, Yeditepe’de falan okuyun.
Son tavsiye, hukuk, inşaat veya mimarlık değilse hedefiniz tercihiniz burası olmasın.”
İstanbul Kültür Üniversitesi hakkında en çarpıcı ve detaylı bilgiyi paylaştık. Elçiye zeval olmaz demişler. Hadi kolay gelsin. J